Herkes söylüyordu, zaten bende biliyordum, kreşe başlayan çocuk çok sık hastalandığını. Hastalık kendi çocuğunuzun başına gelmedikçe ne kadar kolay geliyor insanın gözüne.
Çok hasta Yağız. Boğazı şişmiş, sesi kısık, ağlarken bile sesi çıkmıyor çok acıklı. Öksürdükçe canı acıyor ve ağlamaya başlıyor miniğim benim. O kadar zorki onu öylece görüp yardım edememek. Zavallım gözlerime bakıyor, dudaklarını dudaklarıma değdiriyor (bu onun öpücüğü sanıyorum)sarılıyor anne beni kurtar dercesine. Kendimi çok çaresiz hissediyorum.
Ihlamur verdim, biraz limonata yaptım,portakal sıktım,tavuk çorbası yaptım ama hepsini reddetti. 3 gün oldu 2 kaşıktan fazla yemek yemedi. Neyseki hala emiyor o yüzden biraz olsun teselli buluyorum. Emerken de çok zorlanıyor aslında burnu tıkalı olduğu için emerken biraz durup nefes alıyor sonra tekrar emmeye devam ediyor. Yunus balığım benim, küçük Flipper'ım.
Cuma günü kreşe göndermedim. Bırakacak bir yerim olmadığındanda mecburen kendi okuluma götürdüm. Canım oğlum o hasta haliyle öyle zor uyandıki. Kaldırıp üstünü giydirirken hep ağladı, bende onunla tabi. Servise bindik orda birazcık yüzü güldü. Önünde oturan kızın saçını çekti, çalan müziğe uyum sağlayarak sallandı.
Okula gittiğimizde sınıf yadımcımız Naciye ilgilendi sağolsun. Çocuklarla oynadı biraz. Daha çok oyuncaklarını aldı ve oyunlarını bozdu. 2 saat kadar okulda kaldık, eve dönerken markete uğramamız gerekiyordu çünkü Yağızın hiç bezi kalmamıştı. Markete giderken kucağımda uyuya kadı, sonra bir baktım kredi kartım yok. Hemen Sinan'ı aradım geldi ve o Yağızı tutarken ben alacaklarımı aldım. Bu kadar aksilik bir araya gelince insan ne yapacağını bilemiyor. Neyseki Sinan var. Gerçi çok pis fırçaladı beni ama ne yapayım onada katlandık mecburen.
Adamcağızda haklı ne yapsın son 5 gündür devamlı birşeyleri unuttuğum için işlerim aksıyor. Markete uğramak zorunda kalıyorum ve ne zaman marketten birşeyler alsam mutlaka bir ürünü kasada unutuyorum. Gerçi kasadaki süslü kokana, şımarık, seviyesiz,çatlak kızların ürünleri kasadan geçirip öyle bir savuruşları varki, sağa sola savrulan eşyaları toplamak, çocukla birlikteyken özellikle, bir mucize neredeyse.
Sinan'ın da canını daha fazla sıkmak istemiyorum aslında .Yeterince sıkılıyor iş yerinde. Geçenlerde 2000 sonrası giren herkesi bir sınava soktular İngilizce bilgilerini ölçmek için. Kaçınılmaz olarak 2000 sonrası girenlerin neredeyse 3 te 2 si zayıf almış. Kursa gidiyorlar şimdi. Kurs sonrasında bir sınav daha yapacaklarmış onun sonunda ne olur hiç bilemiyoruz. Dolayısıyla çok stresli, ders çalışması gerkiyor ama çalışmak için hiç zamanı yok. Eve saat 9 da geliyor. Yemekti çocukla oynamaktı derken 10 -11 oluyor. sabah 7:30 da işte olması gereken birisi için yatması gereken saat daha geç olamaz. Hiç ders çalışamıyor. Buda onu geeriyor. Birde Ramazan geldi sigara içememekte eklenince çifte kavrulmuş oldu. Allah ona sabır versin.
Aslında bir dahaki postta Yağız'ın ilk sözcüklerini yazarım diyordum. Şimdilik yazmayayım da bir dahaki post a saklayayım. Keyifli bir yazı olsun.
İnşallah çabuk iyileşir oğlum. O hastayken hayatın hiç tadı yok.