14.2.07
Sevgililer günü ruhu
Sevgililer günü diye bana bişeyler oldu. Senenin bu zamanında hep de olur nedense? Aşk hayatım Şubat aylarında hareketleniyor. Galiba bu da yıldızımla alakalı bir şey :P

5 sene önce aşağı yukarı bu zamanlardı... Hayatımla ilgili çok önemli bir karar aşamasındaydım. Ailemin tanıştıracağı bir kişi ile görüşecek ve anlaşırsak belki görüşmeye devam edecektim. Buluşmaya gittiğimde beş kişilik bir grup beni bekliyordu... Benimle buluşmaya teyzesini, iki kuzenini ve de kız kardeşini getirmişti bu arkadaş.
Benim yanımda da Esra vardı, bu güruhu görünce bir bahane uydurup hemen sıvıştı oradan. Çok kırılmıştım... Ona en çok ihtiyacım olacak zamanda bırakıp beni gitti. Hala üzülürüm (haberi olsun)

Neyse, bir sürü rezillikten sonra “benim kalkmam gerek” diyerek sıvıştım oradan. Kendimi nasıl sokağa attım bilemiyorum. Koşar adımlarla uzaklaşıyordum, bir yandan da böyle salakça bir buluşmayı nasıl yaptım? nasıl annemi dinleyip tanımadığım birisiyle buluştum diye kendime kızıp duruyor, o hırsla durup durup yüzüme bir tokat atıyordum.

Birden telefonum çaldı. Arayan O’ydu. Bana nerelerde olduğumu soruyordu. Kızılay’dayım dediğimde ben de Kızılay’dayım müsaitsen seni görmek istiyorum dedi. Bende tamam deyip Gima’nın önünde onunla buluşmaya gittim.

İstanbul’a gitme arifesinde bi sebepten küsüp 2 sene hiç görüşmemiştik. Arada sırada arıyordu beni. Bayramlarda, kandillerde mesaj çekiyordu. “İstanbul nasıl? Gelicem yakında oraya görüşürüz” diyordu. “Ankara’ya gelince ara, görüşelim diyordu.”

Çok kırgındım ona aramıyordum, aramayacaktım da.

Önce beni görmedi etrafına bakınırken arkasından yaklaşıp omzuna dokundum. O kadar uzun zamandır görmemiştik ki birbirimizi… Eğildi yanaklarımdan öptü. Nabersin? Nasılsın? Muhabbetlerinden sonra Özgün cafe’ye gittik. Esra’da oradaydı. Birlikte biraz oturduktan sonra Esra “kalkalım” dedi. Hazırlanmaya başladık. Kulağıma eğilip sen biraz daha kalamazmısın? Dedi. Ben de kaldım ve konuştuk uzun uzun . Geçmişte birbirimizi nasılda bilmeden kırdığımızdan, birbirimize olan hep sakladığımız asıl duygularımızdan bahsettik.


Bana “seni seviyorum dedi ve sana çok saygı duyuyorum. Etrafıma baktığım zaman senin kadar iyi anlaşabildiğim bir bayan göremiyorum... Ve senin hayatımdan geçip gitmeni seyredemeyeceğim...” Bana elini uzattı “elimi bu kez hiç bırakmamak üzere tutarmısın ?” diye sordu. Benim o zamana kadar duyduğum en güzel evlenme teklifiydi bu.


5 sene önce bu zamanlardı, benim 17 yaşımdan beri aşık olduğum, gelir mi diye camlarda beklediğim, Selanik caddesindeki kitapçılar çarşısının önünden, elleri ceplerinde ve sigarasını tüttürerek çıkıp gelişini gördüğümde vücudumun yaprak gibi titrediği, yanına bir kız gelse içimin cız ettiği, beni gördüğünde gülümseyerek yanıma geldiğinde ellerimin titreyip, yanaklarımın kızardığı o adam bana evlenme teklif etmişti...


Gözlerim dolu dolu elimi uzatıp bana uzattığı elini tuttum ve hiç bırakmadım.


Allah bıraktırmasın…
 
posted by Swayline at 14:16 | Permalink | 8 comments
5.2.07
Eve döndüüüük
Bu çöp konteynerleri de ne!!? diyebilirsiniz...
Burası benim evimin balkonundan görünen manzara. Tabii yazın çekilmişti.
Şimdi buradan bakıyorum, her taraf karla kaplı ama...


İşte geldim artık, artık evimizdeyiz. Gerçekten bir hayli uzayan ziyaretim, sonunda bitti. Cumartesi günü döndük. Ereğli'yi pek özlememişim ama Sinan'ı ve evimi çok özlemişim. Kapıdan girer girmez içim huzur doldu. Uzunca bir süre evden uzak kaldıktan sonra eve dönmenin tadı anlatılamaz bir şey.
Cumartesi kar yağışı olunca acaba yola çıksakmı çıkmasakmı, bebekle bu havada yolculuk nasıl olur derken, babamın "kadere 45, hadi çıkalım!" sözleriyle zaten bir haftadır hazır olan valizlerimizi yükleyip, yola koyulduk. Yolculuk iyi geçti. Bolu'da biraz kar yağışı ile karşılaşmamıza rağmen, bir aksama olmadı. Akşama doğru sağ salim gelebildik.
Aslında bu kadar uzun süre temizlik yapılmayan eve gelmek cesaret işiydi. Evin tozu, kiri insanın gözüne gözüne giriyordu. Gerçi sağolsun Sinan oldukça toparlamış, Allah için hiç dağınıklık yoktu. Bir de en nefret ettiğim şey lavaboların pis olmasıdır. Bunu bildiğinden tuvalet ve lavaboları tertemiz yapmış anlayışlı kocam. Huzurlarınızda teşekkürü bir borç bilirim :)
Dün annemler biraz gezmeye çıktılar, alışveriş için hazırladığım listemi aldılar sağolsunlar. Bu sabah saat 8:30 da da tekrar dönmek üzere yola çıktılar. İçim çok buruk neredeyse 40 gündür Ankara'daydım. Onlarla birlikte olmaya çok alışmışım. Kapıda uzun uzun vedalaşıp arkalarından el salladıktan sonra Yağız'la benim boynumuz birden bükülüverdi. Uzakta olmak gerçekten çok zor.
Hiç bitmeyecek bir hasret bu...


 
posted by Swayline at 09:42 | Permalink | 2 comments
1.2.07
Hakkınızda bilinmeyen 5 şey sobesi

Şu sobelenme olayına hep katılmak istiyordum. Yeni arkadaşım Figen sağolsun
beni sobelemiş.Konuda oldukça hoş, aslında blogg aleminde yeni olduğum için
hakkımda bilinen pek bir şey yok :) olsun ben yinede yazcam.

"Hakkınızda bilinmeyen 5 şey"

1- Çocukken annemin çalışmasından hiç hoşlanmazdım. Her gün o işe giderken kapının önüne oturup o gözden kaybolana kadar arkasından ağlardım. Tabii anneannemlerdeysem. Bazende babanneme giderdim. Babanneme gittiysem günüm tamamen rezil olurdu, çünkü orada hiç arkadaşım yoktu.Yapayalnız orda burda dolaşırdım. Anneannemlerdeyken annem öğle tatilinde anneannemlere gelirdi. Bababannemlerdeysem onu öğleyin görme şansınıda kaybetmiş olurdum.

2- Orta okulda o kadar tembel bir öğrenciydimki anlatmaya bile utanıyorum.
Ödevlerimi artık onu yapmak zorunda olmayacağım zamana kadar (iş işten
geçmesi) ertelerdim. Matemetikten 1 in üzerinde notum yoktu pardon bir kere 4.5 tan 5 almıştım :). Hep bütünlemelerde geçerdim.Ama lisede o kadar tembel değildim. Hatta bazı derslerde sınıfta en yüksek notları aldığım bile olurdu. Üniversitede de lisedekinden biraz daha iyiydim. Önem verdiğim alan derslerinde çok iyiydim ama İstatistik, matemetik,biyoloji gibi derslerde hep takıldım. Bunu söylemeden geçemiycem. Ölçme değerlendirme dersinin vizesinde sınıfın en iyi sonucunu almama rağmen dönemin en son dersine geç kaldığım için beni derse almayan hocanın dersinden, devamsızlıktan kalmıştım :( Hocaya durumumu anlatıp sınava giriş hakkı vermesini istemek için odasına girdiğimde,kapısına gelen bütüüüünnn öğrencilere yaptığı gibi, beni kapısından kovmuştu.

3-Hayatımın en önemli yılı 1995 yılıdır. İlk aşkımı ve daha sonra evleneceğim adamı o yıl tanıdım.Hayatımın sonuna kadar sahip olacağım mesleğimin okulunu o yıl kazandım.Hayata ve olaylara bakışım o yıl tamamen değişti. İnsanları ve dünyayı o yıl bambaşka bir gözle görmeyi öğrendim. Hayatta her şeyi unutabilirim ama o yıl yaşadığım heyecanlarımı, tutkularımı, duygusal gel-gitlerimi, çekincelerimi, düş kırıklıklarımı asla unutamam.

4- 2000 yılında hayatıma yeni bir yön vermek ve kendi ayaklarım üzerinde
durabilmek için ani bir kararla İstanbul'a gittim ve 4 sene orada yalnız yaşadım, çalıştım. Benim kadar korkak bir insanın yapamayacağı bir şeydi ama başardım. Bu yüzden kendimle her zaman gurur duyuyorum.

5-Aslında tüm kalbimle Ankara ya geri dönmek istiyorum. Ancak Ankara'da
ailelere yakın yaşamanın evliliğimize zarar vereceği korkusuyla, Ankara'ya gitmeyelim diye hep dua ediyorum. Gel gelelim kendi kendime kaldığım zamanlarda, kendimi orada yaşadığımı hayal ederken bulmuyor değilim.

Ben de Sümüklü böcek ve Ege'nin annesi sizleri sobeliyorum.
 
posted by Swayline at 22:03 | Permalink | 1 comments
Lilypie 2nd Birthday Ticker